Sohbet, arkadaşlık etmek, karışıp görüşmek, hem dem olmak, mülakat, hasbihal etmek gibi anlamlara gelir. Aynı zamanda sohbet, Allah için dostluk kurmak (sohbet-i fillah), dava arkadaşlığı yapmak (uhuvvetülillah)tır. Sohbet, bir eğitim faaliyeti olmasının yanında, Müslümanların ikili münasebetlerinde hâkim olan diyalogun da genel adıdır.

Bize İslâmî kültür ve kavramları yayan enstitülerden önce, mücahid ve kahramanlar yetiştiren ‘kışlalar’ olabilecek sohbet halkaları lazımdır. İslâm’ın eğitim anlayışı, kalabalıklara gelişigüzel toplu bilgi vermek yerine, fertleri tek tek ele alarak şuurlandırmak üzerinde şekillenmektedir. “Bireysel bilinçlendirme” adı da verilen bu yöntem, ilk sivil eğitim müessesesi olan “Ashab-ı suffa”da tam manasıyla uygulanmış, Hz. Peygamber (s.a.v), onların yalnız ilim öğrenmeleriyle meşgul olmamış, aynı zamanda şahsî meseleleriyle de yakından ilgilenmiştir.

Dinimizin eğitime verdiği önemi kavramak için, yalnızca Cuma namazlarına bakmak bile kâfidir. Cuma namazı, insanlık tarihinde eşi görülmemiş bir “yaygın eğitim” uygulamasıdır. Üyesini yüz milyonların oluşturduğu Muhammed ümmeti, 1400 yılı aşkın bir zamandan beri yeryüzünün her yanında aynı gün ve aynı saatte eğitimden geçmektedir.

Efendimiz (s.a.v) de devlet reisliğinden kumandanlığa onlarca vazifeyi ikame etmek üzere gönderildiği halde, asıl görevinin eğitimcilik olduğunu “Ben ancak bir muallim olarak gönderildim.” diyerek ifade etmiştir. Nebevî talim, bilimin öngördüğü tüm öğretme/eğitme metodlarının ilk numunelerini vermiş, muhatabını boşluk bırakmamacasına her zaviyeden kuşatmıştır. Bu müstesna eğitimin planlı olarak yapıldığı ilk yerler, elbette evlerdir.

Şimdi de “Sohbetler nasıl mekanlardır ve bize ne kazandırırlar?” sualine yanıt arayalım:

Sohbet meclisleri, ilahî müşahedenin, bir başka tabirle ilahî kameraların altında olduğumuz hakikatinin, kalpte daimî bir şuur haline gelmesini sağlar. Halbuki bu bilince kavuşmak için ilgili ayet ve hadisleri kendi başınıza yüzlerce kez okusanız da, aynı tesiri oluşturmaya yetmez.

“Cehennem dediğinde dal-odun yoktur, herkes ateşini kendi götürür.” nüktesi paralelinde biz de pekâlâ, “Sohbet meclisinde bir keramet yoktur, herkes manevi azığını kendisi getirir.” diyebiliriz. Yani sohbet ortamına iştirak eden her bir sine, kendi enerjisini de beraberinde getirmekte ve esasında sohbetin verimliliği de bu istikamette belirlenmektedir.

Sohbetler, “İyilik ve takvada birbirinizle yardımlaşın.” (Maide, 2) ayetinin en canlı tatbik edildiği zeminler olma özelliğini de taşırlar. Bu kârlı alışverişin şuuruna eren birinin, sohbeti atılması icab eden bir yük gibi algılaması elbette düşünülemez.

Sohbet meclisleri, yapılabilecek tüm sanatların zirvesi olan “kâmil insan yetiştirme” sanatının icra edildiği yerlerdir. Bir insan kâmilleşti mi, artık her tavrı olgunluğundan nasiplenerek seviye kazanır.

İlim temin etme vasıtalarının insan ruhuna en ziyade tesir edeni, sohbettir. Sohbeti bu denli tesirli kılan ise ihlâstır. Artık sohbet atmosferine adım atıldığında, samimiyet ve nezafet, düşünce ve gönül iklimini kuşatacak, katılanlara bir hediye olarak mü’mine has firaset yani Allah’ın nuruyla bakma hasleti verilecektir. Diyebiliriz ki araba için yakıt istasyonu neyse, Müslüman için de sohbet meclisleri odur. Yani sohbetler olmadan ilerleme kaydedilemez.

Sahabe ile sohbet aynı kökten türeyen kelimelerdir. Bu meyanda denilebilir ki, sahabeyi sahabe yapan, sohbettir. Onlar nail oldukları bu istifadeyi beyan sadedinde Rasulullah (s.a.v)’in sohbetinde büründükleri huzur ve edep halini şöyle anlatırlar: “Sanki başımızın üzerinde bir kuş var da kıpırdasak uçuverecek zannederdik.”

Sohbetler, şahsiyet hastalıklarına reçete yazılan yerlerdir. Makbul bir sohbetten, her katılımcı kendi rahatsızlığına uygun bir pay alacak, hissesine bir şifa düştüğünü görecektir.

Sohbet meclislerinin nezd-i ilahîde sahip olduğu müstesna konumu ve eğitim çalışmalarının kalbinin attığı yerler olmayı hak ettiğini gözler önüne seren şu nebevî beyan, zannederiz konunun ehemmiyetini anlatmaya kâfidir: “Allah’ın mescidlerinden birinde Kur’an tilaveti veya aralarında (okuyup dinlemek şeklinde) ders yapmak üzere bir topluluk toplanırsa, onlara sekinet iner. Rahmet onları kaplar. Melekler onları kuşatır. Allah o kimseleri katında bulunanlar yanında anar.” (Müslim)

Yorum yok

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir